13 Eylül 2008 Cumartesi

Mustafa-bir Can dündar Belgeseli

8 yorum:

Adsız dedi ki...

izlenesi bir belgesel tşkler paylaşım için

delikanlı dedi ki...

diagonal;Her daim bahsedilegelen mükemmel ötesi Atatürk'ü değil de gerçek, 'insan olan' Atatürk'ü görebilmek umuduyla gideceğim belgesele,her ne kadar çok umutlu olmasam da...

Adsız dedi ki...

çok realist bir yaklaşım bekleme bence
mübağlalar yine olacak
yine insan dan çok insan üstü gibi gösterilecek gibi gelsede günümüz toplumunun şuan için fazlaca ihtiyaç duyduğu bir yapıt olacağı kanaatindeyim

delikanlı dedi ki...

DIAGONAL;umut edelim ve gidip seyredelim o halde

Adsız dedi ki...

"Her daim bahsedilegelen mükemmel ötesi Atatürk'ü değil de gerçek, 'insan olan' Atatürk'ü görebilmek umuduyla gideceğim belgesele,her ne kadar çok umutlu olmasam da..."

Aslında insanalra gerçek Atatürk'ü gösterseydik belki bugün çok daha fazla benimsenirdi Atatürk? Ama resmi ideoloji buna izin vermedi, kolay kolay da vermeyecek de. Çünkü politik olarak endoktrine edilmesi gereken koca bir 70.000.000 var..

e.d dedi ki...

fragmanı bile anı değiştiriyorsa, film gitmek çok akıl karı değil sanırım : )

gitmeli...

Adsız dedi ki...

Mustafa adlı Atatürk ü anlattığını söyleyen filim o kadar ucuz anlatımlı bayağı filim ki Atatürk ün sadece kötü denebilecek özelliklerini toplamaya çalışsak bu kadar anlatamazdık. Anlatım değil abartma ve uydurma var işte.

At gözlüğüyle, gördüğünü sanan bazı sanatçılar ve yazarların yaptıkları Atatürkçülük değilde onun kendileri gibi basit bir zekaya sahip olduğunu kanıtlamaya çalışmaktır. Sen basitsin ve sen kıt bir zekaya sahipsin Atatürk değil!.. Hayır adam sen kısıtlı bir beyinle yaşıyorsun, atatürkçü olmayanın dışında kimse Atatürk ü anlatamaz.. aynı ideale baş koymadıysan hangi kuş kadar ilminle o yolun gerçeklerini görüp anlatabileceksin ki.

Atatürkçülüğü anlatmadığın aşikar; ancak Atatürk üde anlatamamışsın. Orhan Pamuk sevdasındaki zavallılar sizi..

Atatürk içki içermiş, sigara içimiş eee küçükken kargaları kovalamış eee normal bir insanmış.. Yaa bak bak sen.. kuş beyinli yazar ve de zanaatkarlar, bizde Ata yı uzaydan gelen x ışınlı gözleri olan süperkahraman sanıyorduk.

Sizin gibi pi pok olmayanlar, üç kuruşluk zekasıyla, ancak ticaret becerisiyle nerelere geliyorlar.. Piyasa adamısınız siz, sadece çıkar peşinde olan uyuz politikalarınız, beş para etmez değerlerden ve gerçeklerden uzak felsefeleriniz..

O halde bu senaristler bu işgüzarlar bir araya gelip kendilerini tuvalette, kaldırımda otururken, öksürürken, kusarken, geyirirken, sevişirken.. göstersinler bizde bu görüntülere bakıp onlar hakkında gerçekçi bir yargıya varalım. Ne gerçekçi bir tavır: Aaa Can Dündar aslında pis işler yapan işi gücü osurmak, geyirmek, işemek, sevişmek...

Can Dündarlar ve düşünce ekibi kaç paralık Atatürkçüsünüz?
Ağzınıza Mustafa Kemal in adını almayın..
Size gelen övgüler, vatan hainlerinden, bölücülerden, yobaz partilerden ve Türk düşmanlarından.. boş yere iyinin yanında kötü yorumlarda olacak edebiyatını yapmayın.

Atatürk ün de normal bir insan olduğununu sizden bin kat daha iyi bilenler bu yüzden ona hayranlar, kendileri gibi bir insanın neler yaptığını bilerek duygulanıyor ve sahipleniyor. Sakın sanmayın ki sizinde amacınız bu, Atatürk ü tüm herşeyiyle anlatabilecek zekanız ve kabiliyetiniz olsaydı işte o zaman gerçekçi bir üsluptan bahsedilebilirdi.

Atatürk ün zaten bu yaptıklarını bilmeyen yok, üstelik anlatmaya çalıştığınız kesim zatem çok kitap okuyan insanlardır. Siz Atatürk ü hastalanmış olarak görünce onun insan olduğunu anlayacak kadar gerizekalısınız.

Her halde orta yaşlarda bunu anladınız ve şimdi avaz avaz bağrıyorsunuz. Siz moronsanız halk napsın?

Yönetmen, Can Dündar
Amerikan filmlerindeki yönetmenlerin kucağına bile oturamaz.

Senaryo, Can Dündar
Bir gerçeği yarım yamalak sunup kendi kılığına sokmaya çalışan yandan yemiş sallamacı; O büyük insanda benim gibiydiye getirmeye çalışan soytarı.

Filmin Türü, Belgesel
Hiç hayatımda belgesel görmesem inanırdım. Belgesel olayları gerçekçi ve kapsamlı, açıklayıcı ve yansız bir tavırla anlattığı zaman belgeseldir. Orasını burasını kırp gerçeklerin, sonrada ukalaca Atatürk filmi çektim diye çocukları kandır. Atatürk ün yüzde biriyle Atatürk nasıl anlatılır. Hemde alelade yönleriyle sadece.. sen git babanı kandır.


*.....*.....*.....*

Başaramayacaklar...
Suay Karaman

Emperyalizm işbirlikçileri, ulus devlet karşıtları, şeriatçılar ve numaracı cumhuriyetçiler yıllardır elbirliğiyle Atatürk’ü aşağılamaya, devrimlerini yıkmaya çalışıyorlar.

On beş yıl gibi çok uzun bir zamana yayılan Can Dündar’ın hazırladığı “Mustafa” adlı film, bilinç altında farklı bir Atatürk portresi oluşturmaya çalışmaktadır. Bu şekilde yapılan Atatürk’le ilgili filmleri hazırlayıp yayımlamak, gerçekten büyük sorumsuzluk sayılmalıdır. Tarihe karşı, Türk ulusuna karşı ve tüm insanlığın övünç kaynağı olan büyük bir öndere ve lidere karşı yapılan bir sorumsuzluktur...

Filmin adından başlayalım: Can Dündar’ın en iyi yaptığı şey, aşırmadır. Sarı Zeybek adının da ilk olarak kendi aklına geldiğini söylemişti zamanında. “Mustafa” adı için “Benim aklıma geldi” dedi ama 1909 ile 1995 yılları arasında yaşayan yazar Mehmet Rakım Çalapala’nın, 1944 yılında yazdığı “Mustafa: Atatürk’ün Romanı” adlı eserini kendisi gibi herkesin unuttuğunu sandı.

Filmde tarihi ve siyasi konulara girildiğinde birçok soru işaretiyle karşılaşıyorsunuz. Dikkat çekici bölümlere göz atmakta yarar var. Film Atatürk’ün karga kovalamasıyla başlıyor.

Atatürk küçükken hocası Kaymak Hafız’dan dayak yiyor ve hemen okuldan ayrılıyor. Ancak bu dayağı hiç unutmuyor. Can Dündar’a göre yıllar sonra Atatürk’ün medreseleri kapatması, Kaymak Hafız’dan rövanşın alınması anlamına geliyor.

Atatürk İstanbul’da şatafatlı bir hayat sürerken bütün parasını tefecilere kaptırmış. Bunun üzerine Anadolu’ya geçmeye karar vermiş. Atatürk, Samsun’a gitmeden önce sarayda Vahdettin’le bir görüşme yapar. Bu görüşmede Vahdettin, Atatürk’e; “Paşa, bu devleti siz kurtarabilirsiniz ve kahraman olarak kitaplarda anılırsınız” diyor. Yani Vahdettin vatan haini değil ama nedense biz anlamamışız... Bu konuşmadan iki ay sonra Atatürk için çıkarılan idam fermanını hangi Vahdettin imzalamıştı acaba? İngilizlerin Malaya zırhlısıyla ülkeden kaçan Vahdettin değil miydi?


Verilmek istenen imaj

Filmde, Atatürk’ün İzmit’te bazı gazetecilerle yaptığı görüşmede, Kürtlere özerklik verilmesi fikrinde olduğu ortaya konuyor. Bu konunun arkası gelmiyor, Atatürk’ün bu konuyla ilgili düşüncelerine hiç değinilmiyor.

Atatürk’ün, cahillerin seviyesine inmem diyerek sanki halkı küçük gördüğü imajı veriliyor. Atatürk 1930 yılında halkın arasına karıştığında herkesin mutsuz ve karnını doyuramaz durumda olduğunu görüyor. Can Dündar’ın yorumu şöyle: “Çevresindeki dalkavuklar halkın ıstıraplarını Atatürk’ten gizleyip iyi göstermeye çalıştılar. Atatürk gerçekle yüzleşince çok üzüldü ve sabaha kadar uyuyamadı.”

Atatürk’ün manevi oğlu için gerçek oğluydu havası verilerek gayri meşru ilişkilerinden çocuğu olduğu imalarına yer veriliyor. En yakın arkadaşlarını bile gözünü kırpmadan ölüme gönderen ve kendi heykellerini diktiren bir diktatör olduğu imajı yaratılıyor.

Anlamsız bir şekilde, Atatürk’ün arkasında uzun boylu adamların olduğu bir fotoğraf gösterildikten sonra, bir Fransız gazetesinde ne kadar kısa boylu olduğu vurgulanıyor.

TBMM’yi cuma günü namazdan sonra, dua okutarak açtığı halde, son bölümde dinsiz olduğu vurgulanmaya çalışılıyor. Kendisi hakkında şeyhülislam tarafından verilen “dinsiz” fetvasını yıkmak için, 22 Nisan olarak karar verilen TBMM açılış gününü cuma gününe denk gelen 23 Nisan’a alıyor.

Can Dündar’ın yorumuna göre, Atatürk ileride gerçekleştireceği amaçlarına ulaşmak için şimdilik böyle hareket ediyor.

Atatürk için günde bir büyük rakı, üç paket sigara ve on beş kahve içiyordu denilerek, içki düşkünü ayyaş bir portre çizilmiş.

Devletle ilgili tüm önemli kararların o meşhur içki masalarında alındığı ifade edilerek ciddiyetten uzak bir tablo çiziliyor. Zaten Atatürk son yıllarını işsiz güçsüz, can sıkıntısında balolar, davetler ve içki masalarında geçirmiş. Üstelik son sahnelerde çalgıcıya kadeh kaldıran içki düşkünü yalnız bir adamın mizanseni yaratılmış.

Daha bunun gibi akılda kalmayan nice sahneler var. Böylesine gerçekle ilgisi olmayan mesajların ustalıkla yerleştirildiği filmin, Cumhuriyetimizin 85. yıldönümünde gösterilmesi de farklı bir anlam taşımaktadır.

Sayın Prof. Dr. Özer Ozankaya, öğrencisi olan Can Dündar’a, Sarı Zeybek ve Gölgedekiler filmleri için de buna benzer eleştirileri bizzat yüzüne karşı söylediği zaman, “Aaa, hocam, bunlar hiç aklıma gelmemişti” yanıtını almıştı. Sayın Ozankaya’ya göre “Mustafa” filmiyle ilgili benzer eleştiriyi yöneltmenin artık yararı yoktur. Çünkü Can Dündar’ın söz konusu davranışları bilerek sürdürdüğü çok açıktır.

Devrimlerini yıkmaya çalışıyorlar

Can Dündar bu filmi yapmadan önce “Nutuk” gibi, “Tek Adam” gibi kitapları okusaydı, belki tarihi değiştirerek bazılarına şirin gözükmekten kaçınırdı. Ama belki de bu film özellikle yaptırılarak Atatürk’ü sevenlerin bilinçlerini değiştirmek, Misak-ı Milli sınırlarından vazgeçmek görevi üstlenilmiş olabilir.

Emperyalizm işbirlikçileri, ulus devlet karşıtları, şeriatçılar ve numaracı cumhuriyetçiler yıllardır elbirliğiyle Atatürk’ü aşağılamaya, devrimlerini yıkmaya çalışıyorlar. Armstrong’un “Bozkurt” kitabında, Vamık Volkan’ın “Ölümsüz Atatürk” kitabında, İpek Çalışlar’ın “Latife” kitabında, Tolga Örnek’in “Gelibolu” filminde ve şimdi de Can Dündar’ın “Mustafa” filminde olduğu gibi... Ama hepsinin ve daha nicelerinin ortak bir noktası var: Yanılıyorlar ve başaramayacaklar...

Suay KARAMAN Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreteri
2 Kasım 2008

delikanlı dedi ki...

Atatürk’ün aramızdan ayrılmasının üstünden 70 yıl geçti. Bu yıl da, sabah saat 09.05’te sirenler ve kornalar çalacak, herkes saygı duruşuna geçecek. Bu yıl da, ilkokul öğrencileri dahil öğrenciler hançerelerini yırta yırta ‘Atam Atam sen kalk da ben yatam’ diye şiirler okuyacaklar.
Esasen 70 yıldır 10 Kasım’larda başka bir şey yaptığımız da yok. Giderek daha az gerçek, daha çok kurgulanmış bir karaktere dönüşen, giderek daha fazla tabu olan, giderek daha fazla kutsallaşan bir kişiyi anıyoruz.
Artık öyle bir durumdayız ki, Atatürk’ü Atatürk’ün kendisinden bile korumak gerektiğini düşünen, Atatürk’ün kendisinden daha fazla Atatürkçü olanlar var. Bu ‘Öz-Atatürkçüler’ ellerindeki her türlü imkânı kullanıp Atatürk’ün bir çizgi roman kahramanına dönüşmesini sağlamaya çalışıyorlar, bu uğurda Atatürk’ü sansürlemekten bile çekinmiyorlar.
Atatürk daha sağlığında bu çeşit yağcı ve dalkavuklarla karşılaşmış, onlara kızmış, ‘Beni olmadığım biri gibi takdim etmeyin, ben neysem oyum’ demişti. Ama başarılı olamamıştı. Daha o yaşarken olmayan bir Atatürk kültü oluşmaya başlamıştı bile.
***
Geçen yıl, 4 yaşındaki oğlumuzu yazdırmak için okul aranırken, İstanbul’un sahiden önde gelen özel okullarından birinde bulunduk. Yuva öğretmenleri oğlumuza bir çeşit test yaparken biz de tedirgin anne-baba olarak okulun ana sınıfları bölümünde fuayede
vakit geçirdik.
Bir ara gözüm bir panoya takıldı. Okulun 4, 5 ve 6 yaşındaki öğrencilerinin hazırladığı bir Atatürk panosuydu bu. Parmak kadar çocuklara muhtemelen ‘Atatürk sizce nasıl biridir?’ sorusu sorulmuştu, onlar da Atatürk’ü Superman, Batman ve Spiderman olarak resmetmişlerdi.
Ben oğlumun Atatürk’ü böyle bir masal kahramanı, bir süper kahraman olarak tanımasını istemiyorum. Ben oğlumun Atatürk’ü tam da Atatürk’ün istediği gibi, kendi bağımsız aklıyla ve objektif biçimde kavramasını istiyorum. Ama galiba, eğer Türkiye’de çocuk yetiştiriyorsanız bu imkânsız.
***
Geçen hafta Can Dündar’ın Mustafa’sını görmeye gittim. Film bittiğinde içim öfke doluydu; çünkü günlerdir gazetelerde okuduğum yazıları, yürütülen tartışmaları haklı çıkartacak hiçbir şey bulamamıştım filmde.
Hayır, kimse için ‘Olmayan şeyleri yazıyorlar’ falan dediğim yok ama bir film içindeki tek tek cümlelerle mi, bütününe bakarak mı yargılanır? Ben filmden çıktığımda Atatürk’ün alkolik olduğu veya din düşmanı olduğu gibi bir izlenimle çıkmadım ama evet filmde Atatürk’ün her gece bir büyük içtiğine ilişkin bir cümle de vardı!
Bunca tartışmanın, anlamsız konuşmanın ve yazışmanın yapılıyor olmasının tek bir
sebebi var: Bizim artık gerçek Atatürk yerine bir hayali Atatürk olarak benimsemiş olmamız ve gerçek Atatürk’e tahammül edemiyor olmamız.
Gerçek bir insan olan Atatürk’ün bize her hatırlatılışında, beynimizdeki mükemmel Atatürk’ün bozulduğunu düşünüyoruz,
o yüzden de bu hatırlatmaları yapanlara kızıyoruz.
Ölümünden 70 yıl sonra neredeyiz, diye merak ediyorsanız, işte tam buradayız!

İsmet Berkan